SULAR
Ebu Abbas Muhammed bin
Yakub bin Yusuf ile Nisaburi bize şöyle haber verdi: Bize Rebi bin Süleyman haber
vererek dedi ki: Bize İmam Şafii, Allah celle celaluhunun şu buyruğu ile ilgili
şöyle haber verdi:
"Ey iman edenler!
Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve
-başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer
cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde
bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya
kadınlara dokunur da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla
yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (teyemmüm edin). Allah, size herhangi bir
güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini
tamamlamak ister ki şükredesiniz." (Maide,6)
1- SULAR
2- TEMİZ
SU İLE NECİS SUYUN HÜKMÜ
3-
DURGUN SUYUN HÜKMÜ
4- ARTIK
SULAR -
SUYU NECis EDEN VE ETMEYEN DURUMLAR
5- SU'YA
KARIŞMA YOLUYLA SUYU NECİS EDENLER
6-
CÜNÜBÜN VE BAŞKALARININ ARTIK SULARININ HÜKMÜ
7-
HIRiSTİYAN'IN SU ARTlĞI iLE ABDEST ALMANIN HÜKMÜ
8-
KAPLAR - HANGİ SU KAB'I iLE ABDEST ALINIR VEYA ALINMAZ
9- DERİ
OLMAYAN KAPLAR
10-
ŞÜPHELİ SUYUN HÜKMÜ
1- SULAR
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bu ayete muhatap olan kişi, yıkayın emrinin -fağsilu- suyla
olması gerektiğini rahatlıkla anlar. çünkü ayetteki yıkayın emrinin beyanı suyla
gelmiştir. Aynı şekilde ayete muhatap olan kişi suyun insanoğlunun katkısının
olmadığı ve Allah (c.c)'ın yarattığı su olduğunu rahatlıkla kavrayabilir.
Ayette su genel olarak kullanılmıştır ki, yağmur / kar suyu, akarsular, kuyu
suyu, dağda bir kaya oyuğu içinde toplanan su, az tuzlu, çok tuzlu ve acı deniz
suyunun hepsi bu kapsam dahilindedir. Zikri geçen suların tamamı, hem abdestte
hem de gusülde kişiyi temizler. Kur'an'ın zahiri (açık delili), suların
hepsinin temiz olduğuna; deniz suyunun ve deniz suyunun dışındaki suların
tümünün temiz olduğuna işaret eder. (Bu hususta) Peygamber (s.a.v)'den
Kur'an'ın zahirini destekleyen güvenilir hadis-i şerif'ler rivayet edilmiştir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize Malik, Safvan bin Süleym'den, Said bin Seleme'den,
-el-Azrak kabilesinden bir adam- ve Abduddar kabilesinden Muğire bin Ebu Bürde
yoluyla Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini haber verdi: Bir adam, Hz. Peygamber
(s.a.v)'e şöyle sordu: "Ey Allah'ın Resulü! Biz deniz yolculuğu
yaptığımızda yanımızda az miktarda su bulunuyor. Eğer bu az olan suyla abdest
alacak olursak susuz kalırız. Bu sebeple deniz suyu ile abdest almamızda mahzur
var mıdır?" Hz. Peygamber (s.a.v), "Onun (denizin) suyu temiz ve
ölüsü helaldir. " buyurdu. Tahric: Tertip el-Müsned
eş-Şafiı: Taharet, 1/23 no: 41; Muvatta, Taharet s, 40 no: 12; Ebu Davud,
Taharet, 1/64 no: 83; Tirmizi, Taharet, 1/101.102 no: 69; ibn Mace, Taharet
1/136 no: 386
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize İbrahim bin Muhammed (b. Ebi Yahya Eslemi), Abdülaziz
bin Ömer'den; o, Said bin Sevban'dan; o, Ebu Hind el-Ferasi'den, Ebu Hureyre
yoluyla Hz. Peygamber (s.a.v)'in şöyle buyurduğunu nakletti: "Kim ki deniz
suyu ile temizlenemeyeceğine inanıyorsa Allah onu temizlemesin. " Tahric: Darekutni, Sünen, Taharet 1/35, 36 no: 11;
Beyhaki, Sünen el-Kübra, Taharet 1/4; Marifeti es-Sünen, Taharet 1/138 no: 20
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Suya necaset karışmadıkça tüm sular temizdir, Temizlik de
ancak suyla yapılır. Veya (özel duruma bağlı olarak) toprakladır. Dolu suyu,
eritilmiş kar suyu, ısıtılmış veya ısıtılmamış su arasında fark yoktur, çünkü
suyun aslı temiz olduğundan onu ateş kirletmez.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize İbrahim bin Muhammed, Zeyd bin Eslem'den, o da
babasından şöyle nakletti: Ömer bin Hartab (r.a), suyu ısıtır, ısıtılan suyla
yıkanır ve / veya abdest alırdı. Tahric:
Darekutni, Sünen, Taharet 1/37 no: 1; Sünen el-Kübra, Beyhaki, Taharet 1/6;
Marifeti es-Sünen, Taharet 1/138; Musannef, ibn Ebi Şeybe, Taharet 1/42 no: 249
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Güneş altında ısınan suyu -- ma-i müşemmesi -- sadece tıbbi
açıdan kerih (mekruh) görürüm.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize İbrahim bin Muhammed, Sadaka bin Abdullah'tan; o, Ebu
Zübeyr'den; o, Cabir bin Abdullah'tan şöyle nakletti: Ömer, güneşte ısıtılan
suyla yıkanmayı kerih görürdü. Şunu da eklerdi: Alaca hastalığına sebeptir. Tahric: Sünen el-Kübra, Beyhaki, Taharet 1/6; Marife, Taharet
1/139; Sünen, Darekutni, Taharet 1/38
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Suya necaset karışmadıkça su temizdir. Ateş necis değildir.
Muhakkak ki necaset, haram kılınan şeylerde olur.
İnsanların sıkarak elde
ettikleri meyve suları, gül suyu ve benzeri sular temizleyici sayılmazlar.
Birbirlerine mahrem
kişilerin bedenlerinde kullandıkları sular da temizleyici değildir. çünkü bu
saydıklarımızın hepsine gerçek manada su ismi verilmemektedir. Şöyle ki: Su
ismini manen aldıklarından dolayı gül suyu, meyve suyu ve bedende kullanılan
suya "kullanılmış su" denir.
Kişi bir deve alıp kesse
ve karnındaki suyu sıksa, sıkıp aldığı bu su temizleyici olmaz. çünkü buna da
gerçek manada su denemez. Meyve suyu, gül suyu dendiği gibi buna da karın suyu
denir. Gerçek manada su olmadıklarını söylediğimizde bundan kasıt; bu suların
hiçbiriyle abdest almanın caiz olmadığıdır.
2- TEMİZ SU İLE NECİS
SUYUN HÜKMÜ
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: (Bir yönüyle) sular; akarsu ve durgun su olmak üzere iki
kısımdır.
Akarsu: İçerisine necis
olan leş, kan vb. şeylerden biri düştüğünde, bu, suyun kenarında bir kısım su
birikintisinde duruyorsa orada toplanan su akarsu olmaktan çıkar, durgun su hükmüne
girer. Ve o bölgede toplanan su, durgun su hükmünü aldığı için necistir. O
leşin olduğu durgun sayılan suyun miktarı beş kırbadan [kulleteyn eder, bu da
221 litre demektir] az olması şartıyla necistir. Eğer toplanan su beş kırbadan
daha fazla ise, tadı, kokusu veya rengi değişmemiş ise necis olmaz.
Eğer su akıp gidiyor ve
ondan bir şey herhangi bir kenarda göllenmiyorsa, içinden bir leş veya leşin
bir kısmı suyla beraber akıyorsa, leş geçip gittikten sonraki sudan abdest
alınır. çünkü leşin bulunduğu yerden önce gelen suyla leşin bulunduğu yer aynı
yer değildir. Dolayısıyla abdest alınan yere necaset karışmamıştır. Eğer akarsu
az miktarda akıyorsa, içinde de bir leş varsa ve leşin etrafındaki suyun hacmi
de beş kırbadan daha az ise durgun su hükmündedir. Bu sebeple kişinin leşin
etrafındaki bu sudan abdest alması caiz değildir. Leşin bulunduğu su, abdest
alınan yerden daha yukarıda ise tekrar abdest alması gerekir. Bu gibi
akarsularda kabul edilen, leşten sonra akan suya necaset bulaştığıdır. Leşten önceki
suya necaset bulaşmamış olduğudur. Necis olan şey eğer suyun belirli bir
bölgesinde durmuşsa sadece bulunduğu alan necis sayılır. Ama akan su az ve
içinde bulunan necis şey de akan suya karışarak akıyorsa, karıştığı suya da
necaset karıştırır. Daha önce izah etmiştim. Bu durum az olan suyla beraber
suya karışarak gelen necaset içindir. Ama necasetten önce bulunan ve
birbirlerine karışma ihtimali olmayan su için necis olma durumu yoktur. Durgun
su bu hükmün dışındadır. Çünkü akıcılığı olmadığından mecburen tüm su aynı
yerde toplanacaktır. Ve necasetten sonra ve necasetten önceki su akışla
birbirlerinden ayrılmayacağından, gene suyun birbirine karışmama gibi bir
ihtimali kalmayacağından böyle olan suya necis karışmışsa o su tümden necis
olur.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: AKarsu az olsun çok olsun eğer ona necaset karışır ve
kokusunu, tadını ya da rengini değiştirirse o su necis sayılır. Akan suya
necaset karışan bir akıntı karışır ve ardından temiz bir akıntı gelirse necaset
karışan akıntı necis, necsetin karışmadığı akıntı temiz sayılır.
Dedi ki: Akarsuyun çukur
bir yerinde bir kısım su birikip de oradan akma imkanı bulamazsa, çukurda
toplanan suya da necaset karışırsa toplanan su necis sayılır. Çünkü çukurda
biriken su, durgıLll su hükmündedir. Aym şekilde akan su bir çukura girse ve
toplanan su beş kırbayı aşmayan bir miktara ulaşsa akışını da yitirse necis
sayılır. Ama akarsuyun bir yerinde bir çukur bulunsa ve içerisine necis bir şey
düşse, akıntı güçlü olduğundan onu akıntıyla götürse akarsuyu necis yapan
şeylerin dışında onu necis yapmaz.
Akarsu akıntısını
yitirip bir yerde toplanır ve durgunlaşırsa durgun suyu necis kılan şeyakarsuyu
da necis kılar.
3- DURGUN SUYUN HÜKMÜ
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Durgun su iki kısımdır.
Birincisi; rengi, kokusu
veya tadı değişmezse, necis şeyler karışsa da necis olmayan sudur. Ama necis
bir şey suya karışıp rengini, kokusunu veya tadını değiştirmişse suyun az veya
çok olmasına bakılmadan o su necis sayılır.
Dedi ki: Eğer suyun asli
yapısını necaset bozup rengini, kokusunu veya tadını değiştirmişse, suyun
durgun veya akarsu olmasına da bakılmadan o su necis sayılır.
İkincisi; suyun rengi,
kokusu veya tadı bozulmamış olsa da kendisine necaset karışması halinde necis
olan sudur.
Birisi şöyle bir soru
sorsa: Sayılan iki kısım su da durgun sudur ve ikisinin de hükmü farklıdır, bu
hükme ilişkin deliliniz var mıdır?
Cevaben şöyle deriz:
Delilimiz sünnettir.
Bize güvenilir raviler,
Velid bin Kesir'den, o, Muhammed bin Abbad bin Cafer'den, o, Abdullah bin
Abdullah bin Ömer'den, o da babası yoluyla Hz. Peygamber (s.a.v)'in şöyle
buyurduğunu nakletmiştir. "Eğer su miktarı kulleteyn (iki kulle) ise o su
necaset veya pislik barındırmaz. " Tahric:
Tertip el-Müsned, Taharet 1/21 no: 36; Ebu Davud, Taharet 1/51 no: 63; Tirmizi,
Taharet 1/97 no: 67; ibn Mace, Taharet 1/172 no: 517
Bize Müslim, senedini
hatırlayamadığım bir yolla İbn Cüreyc'den, Hz. Peygamber (s.a.v)'in şöyle
buyurduğuwı nakletti: "Eğer su miktarı kulleteyn (iki kulle) ise o su
necaset barındırmaz."
Başka yollarla gelen bir
hadiste de "Hacer'in kulleleri" lafzı da var dedi. İbn Cüreyc şöyle
dedi:
Ben "Hacer'in
kulleleri"ni gördüm. Bir kule, iki kırba veya iki kırbadan biraz fazla su
alır. Tahric: Marife, Taharet 1/330,331,
Sünen el-Kübra, 1/263; Musannef, Abdurrazzak, Taharet 1/79 no: 258
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle decii: İhtiyat kabilinden bir kullenin, iki buçuk kırba olmasıdır.
Hicaz kırbaları daha büyüktür. Su, eğer beş kırba ise akar veya durgun olması arasında
fark olmaksızın necaset barındırmaz.
Necaset barındırmayan bu
su, mutlaka büyük kırbalarda olmak zorundadır. Eğer su beş kırbadan daha az bir
kap içindeyse ve ona necaset karışırsa necis olur. Bu durumda kap ve
içindekiler necis olduğundan kabın içindekiler dökülür. Kap da yıkandıktan
sonra ancak temiz sayılır.
Su, eğer beş kırbadan
daha azsa, içine de durmayan bir necaset isabet ederse necis olur. Ama eğer beş
kırbadan az olan suya beş kırba ve fazla olacak kadar su eklense, su necasetten
kurtulur ve temiz olur. Yahut necaset isabet eden su alınıp başka bir kapta
bulunan suya eklense, eklenen suyun eklenilenden daha az veya daha fazla olması
arasında fark olmaksızın, iki suyun birleşmesiyle beş kırba ve fazlası olsa iki
su birbirlerini kirletmeden temiz sayılırlar. Bu birleşmeyle temizlenip beş
kırba veya fazlası olan su birbirinden ayrılınca eski necasetine dönmez.
Kendisine bir daha necaset isabet ederse ancak o zaman necis olur. Yalnız suyun
yukarıda sayılan özelliklerinden dolayı temiz olması gerekir.
Kuyu veya benzeri
yerlerden kova veya benzeri aletle çekilen suyun içinde ölü bir şey (fare,
civciv vb) bulunsa ölü olan şeyle beraber kovanın içindeki su da dökülür. çünkü
kovadaki su, çok olan sudan ayrılmakla beş kırbadan daha az su hükmüne
düşmüştür. Bana hoş gelen de kovadaki su döküldükten sonra kovanın
yıkanmasıdır. Kova yıkanmayıp çok olan suya daldırılırsa, çok olan su da onu
temizler. Kova, çok olan suyu kirletmez.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) dedi ki: Necis olan (haram sayılan) her şey, -ne olursa olsun- beş
kırbadan daha az olan suyun içine düşerse suyu necis yapar. Az olan suya ölmüş
bir balık veya ölmüş bir çekirge düşmesi halinde su necis olmaz. çünkü onların
ölüleri helal olanlardandır. Bu hüküm suda yaşayan tüm canlılar için
geçerlidir.
Suda yaşamayan kara
canlılarına gelince, eğer kesildiğinde (ezildiğinde, öldürüldüğünde) kanı akan
türden bir canlıysa, ölüsünün suya düşmesiyle su necis olur. Eğer içine ölü
düştüğünde suyu necis olacak türden bir suysa bu hüküm geçerlidir. Kesildiğinde
kanı akmayan, sinek, sivrisinek ve benzerleri için iki görüş vardır.
Birinci görüş: Bu
kabilden olan canlıların suyun miktarı az da olsa içine düşüp ölmeleri
neticesinde su necis olmaz.
Bu görüşü savunan kişi
şöyle derse: İcabında birisi kalkıp şöyle diyebilir: Suya düşen ölüdür
nasılolur da suyun necis olmayacağını iddia ediyorsun?
Deriz ki: Suya, bunların
düşüp ölmeleri neticesinde suda herhangi bir değişiklik olmamaktadır. Aynı
zamanda da bunların akan kanları yoktur.
Dönüp "Bu iddian
için delilin var mıdır?" derse deriz ki: Evet, delilimiz vardır, çünkü
Resulullah (s.a.v), içeceğin veya yemeğin içine bir sinek düştüğünde, onun
düştüğü yere batırılıp çıkarıldıktan sonra atılmasını emretmiştir. Belki de
içeceğe veya yemeğe batırılması neticesinde ölecektir. Ama burada Hz. Peygamber
(s.a.v) içeceğe veya yemeğe düşmeyen sineğin batırılmasını emretmiyor. Kişi,
kendi isteğiyle sineği alıp içeceğe veya yemeğe batırıp öldürürse batırıldığı
şeyi necis yapar. Tahric: Buhari,
Yaratılış, 2/448 no: 332; ibn Mace, Tıp 2/1159 no: 3504; Bedrel-Münir,
2/167,168
İkinci görüş: Eğer zikri
geçen bu canlılardan biri içeceğe veya yemeğe düşüp ölürse, ölümüyle necis
olacağından içine düştüğü şeyi de necis eder. çünkü onlar yenmesi haram
olanlardandır. Birinizin yemeğine veya içeceğine düşerse onu yemeğe veya
içeceğe batırın denmesindeki emir, taşımış olduğu zehirdendir. Genellikle de
düştükleri yerden kurtulup ölmezler.
Neticede kanaatim,
korunan bir içecek veya yemeğin içine düşüp onun içinde ölmedikten sonra
içeceği veya yemeği necis yapmaz. Ama içinde ölürse onu necis yapar. Bu
canlılara örnek olabilecek olanlar, sivrisinek, sinek, pire, bit ve bunlar gibi
olanlardır.
Eti yenen ve eti
yenmeyen tüm kuşların gübrelerinin suya düşmesiyle suyun ıslaklığına temas eder
etmez suya karışacağından suyu necis ederler.
Rebi' şöyle dedi: Bir
Hıristiyan'ın, cünüp ve aybaşı olan bayanların terleri temizdir. Aynı şekilde,
Mecusi'nin ve tüm hayvanların terleri de temizdir. Tüm hayvanların ve
aslanların ağızları(ndan çıkanlar, salya gibi şey ler de) temizdir. Köpek ve
domuz bu hükümlerin dışında sayılarak her şeyleriyle necistirler. Rebi' dedi
ki: Bu söylediklerim, aynı zamanda İmam Şafii'nin sözleridir.
Kişi bir kabın içine su
koysa, sünnet olan misvakı kullandıktan sonra da su kabının içine batırsa, bu
sudan abdest almasında bir mahzur yoktur. Çünkü kullanılan misvakta en fazla
olabilecek şey kişinin ağız salyasıdır. Kişi suyun içine tükürse, balgamını
atsa veya sümkürse bu fiili suyu necis yapmaz. Hayvanın sudan içerken suya
salyasının karışması, suyu necis yapmaz. Ancak bir istisnası vardır; bu hayvan
köpek veya domuz ise su necis olur.
Dedi ki: İnsan derisi
suya değerse ve teri suyun içine damlarsa suyu necis yapmaz. Çünkü hem insanın,
hem de hayvanın derisi ve teri necis değildir. Bu terleme vücudun koituk
altından veya vücudunu neresinden olursa olsun, fark etmez.
Suya çok miktarda
necaset karışsa, bu arada da su çoğalsa ama çoğalmasına rağmen necaset kaybolmazsa
suyun çoğalması onu temizlemez. Suyun bir bölümü çekilse (kova veya başka bir
yöntemle) de su temizlenmez. Ama su çoğalu ve ne cas et kaybolursa su temiz
olur. Çoğalan ve çoğalması sebebiyle içindeki necasetten eser kalmayan su,
başka su katma yöntemiyle veya kaynak suyla çoğaltılması arasında fark
olmaksızın temiz olur. Eğer sudaki necaset bu yöntemlerle kalmıyorsa sudan
herhangi bir şey çekilmesine gerek kalmadan su temiz olur.
Dedi ki: Kap, az olan
suda veya yere değerek veya suyu biriktirmek maksadı ile yapay bir kuyuda
necasete bulaşırsa, o zaman necis olur. Bu kap üzerindeki necasetle çok olan
suya batırılmak veya üzerine su dökülmek suretiyle necaset tamamen kaybolursa,
kap temiz olur. Ama kabın bulunduğu yerde su az ise necis kalır. Bu az olan
suyun üzerine onu necaset hükmünden çıkaracak miktarda su ilave edilirse ve
onda necasetten eser kalmazsa suyla kap beraberce temiz olur. Ayrıca suyun
bulunduğu yer de temizlenir. Çünkü kap da, yer de suyun necasetiyle necis
oldular ve aynı zamanda bu yolla temizlendiler.
Su, eğer temiz hükmüne
dönerse suyun içinde olup necaset bulaştırdığı her şeyonunla beraber temiz
hükmünü alır. Suyun hükmü değiştikten sonra içindekilerin hükmünün değişmemesi
caiz olmaz. Çünkü suyun içindekiler suyun hükmüne tabidir. Su necis olursa
içindekiler de necis olur, su temiz olursa içindekiler de temiz olurlar.
Eğer bir kabın içindeki
az olan suya necaset karışırsa su dökülür ve kap yıkanır. Bana göre müstehab
olan, kabın üç kere yıkanmasıdır. Bir kere de yıkansa temiz olur. Bu hüküm,
kaba bulaşan her türlü necaset için geçerlidir. Ancak köpek ve domuzun necaseti
hariçtir. Çünkü onların necasetiyle kirlenen kaplar yedi defadan az yıkanırsa
temizlenmez.
Köpek veya domuzun
necasetlerinin bulaştığı kap, birinci veya sonuncu yıkaması toprakla olmak
şartıyla, yedi kere yıkanmadan temizlenmez. Eğer denizde olursa ve toprak
bulunmazsa, temizlikte toprağın yerini tutacak, toprak cinsinden olan kum,
çakıl vb. maddelerle yıkanır.
Bu hususta iki görüş
vardır.
Birinci görüş: Toprak
ona değmeden temiz olmaz.
İkinci görüş: Toprak
cinsinden olan maddelerle temiz olur. Zikrettiklerimiz topraktan daha
temizleyicidir. İstincada (tuvalet temizliğinde) olduğu gibi. [Taşla
temizlenmek gibi.]
Köpek veya domuz, sudan
içerlerse suyu necis ederler. Onlardan birinin, sudan içmeden sadece vücuduyla
değmesi halinde, üzerinde necaset olmasa bile, kendileri necis oldukları için o
suyu necis yaparlar.
Sudan içince suyu necis
yapmayan şeylerin/canlı ların, suya elini, ayağını veya vücudundan herhangi bir
yerini sokması suyu necis yapmaz. Ancak suya daldırdığı/soktuğu kısım üzerinde
pislik varsa, değdirdiği/ daldırdığı için değil de üzerinde pislik bulunduğu
için suyu necis yapar.
Herhangi bir kişi şöyle
bir soru sorabilir: Köpek veya domuz bir kaptan içerlerse içtikleri kabın ancak
yedi kere yıkamrsa temizleneceğini; ölmüş bir şey veya kanın, bir kaba
düştüğünde, içinde onlardan bir eser kalmazsa bir kere yıkamakla temiz
olacağını söyledin. Buna delilin nedir?
Ona cevabımız şöyle
olur: Delilimiz Hz. Resulullah (s.a.v.)'in sünnetine tabi olmaktır.
İmam Şafii (r.a) şöyle
dedi: Bize İbn Uyeyne, Ebu'z-Zinad'dan; o da el-A'rec'den, Ebu Hureyre (r.a)
yoluyla Hz. Peygamber (s.a.v.)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Köpek, sizden birinizin kabını yalarsa
kabım (biri toprak olmak üzere) yedi kere yıkasın."
Tahric: Bu hadisler
farklı yol ve lafızlarla rivayet edilmiştir. Buhari, Abdest 1/77 no: 172;
Müslim, Taharet 1/234 no: 90/279, 89/279, 91/279, 1/235 no: 93/280; Ebu Davud,
Taharet 1/59 no: 73; Tirmizi, Taharet 1/151 no: 91
Bize Malik,
Ebu'z-Zinad'dan; o, el-A'rec'den, Ebu Hureyre (r.a) yoluyla Hz. Peygamber
(s.a.v.)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Köpek, sizden birinizin
kabından içerse kabım (biri toprak olmak üzere) yedi kere yıkasm. "
Tahric: Bu hadisler
farklı yol ve lafızlarla rivayet edilmiştir. Buhari, Abdest 1/77 no: 172;
Müslim, Taharet 1/234 no: 90/279, 89/279, 91/279,1/235 no: 93/280; Ebu Davud,
Taharet 1/59 no: 73; Tirmizi, Taharet 1/151 no: 91
Bize İbn Uyeyne, Eyub
bin Ebi Temime'den, o da Muhammed bin Sirin'den, Ebu Hureyre yoluyla Hz.
Peygamber (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Köpek, sizden
birinizin kabını yalarsa, (onu) ilki veya sonuncusu toprakla olmak üzere yedi
kere yıkasm. "
Tahric: Bu hadisler
farklı yol ve lafızlarla rivayet edilmiştir. Buhari, Abdest 1/77 no: 172;
Müslim, Taharet 1/234 no: 90/279, 89/279, 91/279, 1/235 no: 93/280; Ebu Oavud,
Taharet 1/59 no: 73; Tirmizi, Taharet 1/151 no: 91
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Köpekle ilgili olarak Hz. Peygamber (s.a.v)'in emrettiği
üzere hüküm verdik. Domuzun durumu, köpekten daha kötü değilse de köpekten daha
iyi de değildir. Biz buna istinaden ikisinin arasında mukayese yaparak
necasette aynı olduklarına hükmettik.
Bize İbn Uyeyne, Hişam
bin Urve'nin karısı olan Munzir binti Fatıma'nın şöyle dediğini haber verdi:
Nenem dedi ki: Ebu Bekir'in kızı Esma'dan şöyle duydum, dedi ki: Hz. Peygamber
(s.a.v)'e elbiseye değen adet kanının hükmünü sordum. O da şöyle buyurdu: "Önce
ovala/çitile, sonra yıka, sonra da üzerine su serp ve onunla namaz kıl. "
Tahric: Buhari, Adet
kanı 1/116 no: 307; Müslim, Taharet 1/240 no: 110/291
Bize Malik, Hişam bin
Urve'den, o da Munzir binti Fatıma'dan, Esma yoluyla bir kadının Hz. Peygamber (s.a.v)'e
şöyle bir soru sorduğunu nakletti: "Ey Allah'ın Resulü! Bizden birimizin
elbisesine adet kanından isabet edecek olursa, nasıl davransın?" Hz.
Peygamber (s.a.v), ona şöyle cevap verdi: "Eğer sizden birinizin
elbisesine adet kanından bir şey isabet edecek olursa; kanın değdiği yeri
çitilesin, sonra üzerine su döksün, daha sonra da onunla namaz kılsın. "
Tahric: Buhari, Adet
kanı 1/116 no: 307; Müslim, Taharet 1/240 no: 110/291
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) dedi ki: Hz. Peygamber (s.a.v) adet kanının elbiseye değen yerinin kaç
defa yıkanması gerektiğini beyan etmeden emretmiştir. "Yıkayın" emri
de bir veya daha fazla zikredilmemiştir. Aynen ayette buyrulduğu gibi:
"Yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın." (Maide, 5/6) Bir
defa yıkamak caizdir. çünkü bir defa yıkamak, yıkama hükmünü karşılamaktadır.
Dedi ki: Necasetlerin
hepsi adet kanının yıkanması hükmüne kıyas edilir. çünkü yıkama, manası ile bir
defa yıkamayı tam karşılamaktadır. Kur'an'daki abdest bu manayı desteklediği
gibi akıl da buna meylediyor.
Bunu tabii ki köpeğe
kıyas etmiyoruz. çünkü kıyas ettiklerimiz kulluk! taabbud içindir.
"Yıka"
fiilinin bazen bir, bazen yediden daha fazla yıkama anlamında olduğunu gördük.
"Kulluk" manasını çıkarırsak kabı suyla yedi defa yıkamaya gerek
duyulmadan temizlenir. "Artık kabın suya teması yedi defa yıkamadan önce
neyse yedi yıkamadan soma da aynıdır, öyle değil mi?" diye sorana!
İmam Şafıi (Allah rahmet
etsin) cevaben dedi ki: Canlıların az olan suya değmeleri neticesinde su necis
olmaz. Ondan içmek veya vücutlarının bir kısmını içine batırmak suretiyle de
olsa necis olmaz. Köpek ve domuz bu hükmün dışındadır. Necaset ancak ölümle
sadır olur. Kişi eşeğe binerse, eşek terlediğinde üzerindeki kişi de eşeğin
terinin ona değmemesi için kendini koruyabilir mi?
Birisi şöyle diyebilir:
Bu hususla alakalı deliliniz nedir?
Deriz ki: Bize İbrahim
bin Muhammed, Davud bin el-Husayn'den, o, babası yoluyla, o da Cabir bin
Abdullah'tan, Reslilullah (s.a.v)'e şöyle sorulduğunu haber verdi: "Kişi,
eşeğin su artığından abdest alabilir mi?" Resulullah (s.a.v) buyurdu ki:
"Evet ve yırtıcı hayvanların hepsinin artığından da ... "
Tahric: Marife,1
/312-313; Bedr el-Münir: 2/195-201
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize Said bin Salim, İbn Ebi Habibe'den veya Ebu Habibe'den
(Rebi' bu ikisi arasında şüpheye düştü); o, Davud bin el-Husayn'den, o da Cabir
bin Abdullah yoluyla Hz. Peygamber (s.a.v)'den bir önceki hadisin aynısını
rivayet etmiştir.
Tahric: Marife,1
/312-313; Bedr el-Münir: 2/195-201
Bize Malik, İshak bin
Abdullah'tan; o, Hamide binti Ubeyd bin Rifaa' dan; o da Kepşe binti Ka'b bin
Malik'ten [Ebu Katede'nin oğlunun karısıydı] rivayetle şöyle dedi: Ebu Katade,
Kepşe'nin yanına geçti, o da ona abdest suyu hazırladı. Bu arada bir kedi
gelerek abdest suyundan içti. Soma o da kedinin içtiği sudan abdest aldı. Bu
durum karşısında ona tuhaf baktığımı görünce şöyle dedi: Kardeşimin kızı, yoksa
şaşırdıı\ mı? Muhakkak ki Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
ü19\} "Kedi necis değildir. Çünkü o sizin
etrafinzzda dolt;ışanlardandır. "
Tahric: Muvatta,
Taharet, 40, 41 no: 13; Ebu Davud, Taharet 1/60 no: 75; Tirmizi, 1/153-154 no:
92; Nesai, Taharet 1/55; ibn Mace, Taharet 1/131; el-Müstedrek, 1/160
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bizt~ güvenilir raviler, Yahya bin Ebu Kesir'den; o,
Abdullah bin Ebu Katade'den; o da babası yoluy la Hz. Peygamber ( s.a. v)' den,
bir önceki hadisin aynısını veya manen aynı olan bir hadisi rivayet etmiştir. (
Marife, 1/314,315 )
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Söyiediklerimizi tavsif ederken akıl edebildiklerimizle
kıyas ettik. Köpek ile domuz, bu ikisi dışında kalan eti yenmeyen hayvanlar
arasında fark vardır, dedik.
Eti yenmeyen hayvanları
barındırmak bir seh;~be bağlanmıştır.
Köpeği ev içinde
sebepsiz barındırmak haramdır. Köpe~ti sebepsiz evinde barındıran kişinin
amelinden günde bir veya iki kırat eksilir. Köpek ile aynı evde yaşayanın evine
melek girmez. Onun içindir ki, "Köpek ve domuzun dışında kalan eti yenen
veya yenmeyen tüm hayvanların artıkları helaldir." dedik.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Eğer az veya çok olan su değişirse yahut suyun rengi haram
olmayan bir şeyle değişirse o su temizdir. Bir suyun içine insan idrarı
karışsa, başkasının da bundan haberi yoksa suyun kokusu, rengi veya tadı
değişmesine rağıllen içine idrarın karıştığı bilinene kadar su helaldir. Suya
idrarın karıştığını bilince onu terk eder ve ondan artık içmez. çünkü bazen
suya karışan ağaç, yaprak veya yosun nedeniyle suda değişiklikler olur.
Dedi ki: Suyun içine
helal olan bir şey düşüp suyun kokusunu veya tadını değiştiı'se de, eğer su,
içine karışan maddeden dolayı su olma vasfını yitirmiyorsa bu suyla abdest
alınır. Suyun içine süt, katran ve benzerleri düştüğünde suyun kokusu veya
başka bir özelliği değişmesine rağmen su, su olma özelliğini yitirmiyorsa
temizdir.
Bir suyun içine süt,
meyve suyu veya bal karıştırılır ve bu karışmadan dolayı su özelliğini
yitirirse onunla abdest alınmaz. çünkü bunların içinde su kaybolduğundan artık
ona su denmez. Artık ona meyve suyu, sulandırılmış süt veya sulandırılmış bal
denir.
Eğer suyun içine,
kaybolacakları miktarda meyve suyu, sütten veya baldan az bir şey katılırsa,
ancak su, su olma özelliğini yitirmezse, suyun rengi ve tadı değişmemiş olacağı
için onunla abdest alınır. Su da kendi özünü korumuş olur. Bu durum suya
karışan içecek, yiyecek veya onların dışında kalan her şey için aynıdır.
Su toprakta birikir ve
bazı özellikleri değişirse bile onunla abdest alınır. çünkü bu durumda suya
başka bir isim verilmez. Yerde biriken suyla sonradan içine bir şey katılan
suyun arasında fark vardır. Suya gül suyu katılırsa, su da gül suyu kokarsa o
suyla abdest alınmaz. çünkü su, gül suyunun ona karışması ile özelliğini
yitirmiş ve galip gelen gül suyu olmuştur.
Dedi ki: Aynı şekilde,
eğer suya katran katılırsa ve katranın kokusu da suya galip gelirse o sudan
abdest alınmaz. Ama katranın kokusu suda belli olmazsa o sudan abdest alınır.
Çünkü katran ve gül suyu suya rahatlıkla karışıp suda belli olmazlar. Suya gül
yağı, amber veya suya karışmayan koku türünden herhangi bir şey karışırsa, suda
kokusu belli olsa da o sudan abdest alınır. Çünkü onların içinde suya karışan
bir madde yoktur. Suya misk, suya karışan karışık koku veya suda çözülen herhangi
bir şey katılsa ve kokusu da suda belli olsa o sudan abdest alınmaz. çünkü bu
durumda artık onlar suya karıştığı ve o su da su olma vasfını yitirdiği için
ona, "misk karışmış veya karışık ko ku karışmış su" denir. Bu durum,
suya karışan yiyeceklerden meyve suyu, un, et suyu ve benzerleri için de
geçerlidir. Suya bunlar karışırsa ve suda bunların tadı veya kokuları belli
olursa bu suyla abdest alınmaz. çünkü bu durumda su, kendisine karışana tabi
olur.
4- ARTIK SULAR - SUYU
NECis EDEN VE ETMEYEN DURUMLAR
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Sular iki kısımdır: Birincisi akarsu: Akarsuya akışı anında
karışıp suyla gelip geçen necaset ve bu necasetten soma akan suyun içinde
necaset bulunmayan su temiz sudur.
İkincisi durgun sudur.
Durgun su; çok ve az olmak üzere iki kısımdır: Beş kırba ve daha fazla olan su,
çok su hükmündedir. Bu büyüklükte olan suda necasetin rengi, kokusu veya tadı
belli olmuyorsa -ne türden olursa olsun- necasetin karışsa da su necis olmaz.
Eğer suya karışan necaset suyun rengini, kokusunu veya tadını bozarsa sudan
necasetin rengi, kokusu veya tadı kaybolmadıkça su temiz sayılmaz. Ama
necasetin rengi, kokusu veya tadı suda kaybolursa veya su eski haline dönerse
su temiz olur. Rengi, kokusu veya tadı bozuk suya, bunları giderecek veya
onları suyun içinde kaybedecek kadar çok su dökü1ürse de su temiz olur.
Birisi şöyle diyebilir:
Su zaten beş kırba ve daha çoksa buna rağmen sen niçin onun rengi, kokusu veya
tadı değişirse necis olacağını iddia ettin?
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) dedi ki: Necaset suyun içindeyken suyun bir bölümünden sayılır. Islak
olan necaset bir yere değerse o yeri yıkamak vacip (farz) olur. Yıkanması vacip
olanla temizlik yapmak caiz olmaz. İşte bu sebeple eğer necaset suya karışır ve
su temiz olma vasfını yitirirse, kendisi temiz olmadığı için başka bir şeyi de
temizleyemez.
Beş kırbadan daha az
olan suya necaset karışır ve içinde durursa suyun necasetin rengini, kokusunu
veya tadını almasına gerek olmadan su, kendisine karışan her türlü necasetle
necis olur.
Birisi şöyle diyebilir:
Niçin beş kırba ve daha fazlasına necasetin eseri belli olmadan necis
olmayacağını ve beş kırbadan az olan su için necaset belli olmasa da necis
olabileceğini iddia ettin?
Ona şöyle deriz: çünkü
Müslüman'a bu şekilde davranmaktan başka bir davranış caiz değildir. Helalolan
veya haram olan her şey, (Allah'ın emrinden sonra) Hz. Peygamber (s.av)'in
emrinden ibarettir.
Bize güvenilir raviler,
Velid bin Kesir'den; o, Muhammed bin Abbad bin Cafer'den; o da Abdullah bin Abdullah
bin Ömer ve babası yoluyla Hz. Peygamber (s.a.v)'in şöyle buyurduğunu
nakletmiştir: "Eğer su miktarı iki kulleteyn ise necaset barındırmaz.
"
Tahric: Tertip
el-Müsned, Taharet 1/21 no: 36; Ebu Davud, Taharet 1/51 no: 63; Tirmizi,
Taharet 1/97 no: 67; ibn Mace, Taharet 1/172 no: 517
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize Müslim, İbn Cüreyc'den, senedini hatırlayamadığım bir
rivayetle Hz. Peygamber (s.a.v)'in şöyle buyurduğunu nakletti: "Eğer su
miktarı iki kulleteyn ise o su necaset barındırmaz. "
Tahric: Marife, Taharet
1/330, 331; Sünen el-Kübra, 1/263; Musannef Abdurrezzak, Taharet 1/79 no: 258.
İbn Cüreyc şöyle dedi:
Ben, "Hacer'inkulle"lerini gördüm. Bir kulleye iki kırba veya iki
kırbadan biraz fazla su sığar.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Müslim'e göre, iki kırba veya iki kırbadan biraz fazla
denmesinin karşılığı ilave edilecek fazlalıktan kasıt; yarım kırbadan az ya da
yarım kırbadır. Dolayısıyla kulleteyn, en fazla beş kırba veya beş kırbadan
daha fazla su demektir.
Hz. Peygamber
(s.a.v)'in, "Eğer su miktarı iki kulleteyn ise o su necaset barındzrmaz.
" buyruğuna dayanarak çıkaracağımız delil şudur: Eğer su miktarı iki
kulleteynden daha az ise necaset barındırır. [Yukarıda da benzeri bir bölüm
geçti, ama aralarında farklılıklar vardır. Aynen tekrar değildir.]
5- SU'YA KARIŞMA
YOLUYLA SUYU NECİS EDENLER
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize Süfyan, Eyub bin Ebi Temime'den; o, İbn Sirin'den; o da
Ebu Hureyre (r.a) yoluyla Hz. Peygamber (s.a.v)'in şöyle buyurduğunu rivayet
etmiştir: "Köpek, eğer sizden birinizin kabznı yalarsa ilki veya sonuncusu
toprakla olmak üzere yedi kere yzkasm. " Tahric:
Buhari, Abdest 1/77 no: 172; Müslim, Taharet 1/234 no: 90/279, 89/279, 91/279,
1/235 no: 93/280.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Sahabe (r.anhum) döneminde kullanılan kap-kacak, tabak
türündendi. Basit şeyler oldukları için bir kırba ya da ona yakın bir şey
sığabilecek türden değildir. Hz. Peygamber (s.a.v), hadisinde bunların köpek
yalamasından dolayı necis olacaklarını haber vermiştir.
Dedi ki: Canlı olan
insan ve canlı olan hayvan, necasete temas ederek temas ettikleri necaseti suya
bulaştırmazlarsa onların temasında necaset yoktur. Kişinin, -Müslüman ya da kılfir
olması fark etmeksizin- elini suya daldırması nedeniyle su necis olmaz. Köpek
ve domuzun dışında kalan tüm hayvanların içtikleri suyun artıkları necis olmaz.
Birisi şöyle diyebilir:
Köpek ve domuzun içtikleri su, artığını necis yapar, dedin. Ama onların dışında
kalan ve eti yenmeyen veya eti yenmesine rağmen üzerinde taşıdığı necasetin
farkına varma gibi bir kavrayışı olmayan hayvanların su aıiıklarının necis
olmayacağını iddia ettin. Bunun sebebi nedir?
İddiamın sebebi: Bir
haber -habere kıyas yapılabilecek kadar önemli bir haber- olmasıdır.
Şöyle denebilir: Köpek
ve domuzun dışında kalan hayvanların su artıklarının necasetini düşüren haber
nedir?
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) dedi ki: Bize İbn Ebi Yahya, D",ıvud bin Husayn'den; o, babasından,
Cabir yoluyla Resulullah (s.a.v)'e şöyle sorulduğunu söyledi: "Kişi,
eşeğin su artığından abdest alabilir mi?" Buyurdu ki: "Evet ve ayrıca
yırtıcı hayvanların hepsinin artığından da." Tahric: Marife,1 /312-313; Bedrel-Münir: 2/195-201
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize Malik, İshak bin Abdullah bin Ebi Talha' dan; o, Hamide
binti Ubeyd bin Rifaa' dan, o dj. Kepşe binti Kab bin Malik'ten (Ebu Katede'nin
oğlunun karısıydı) rivayetle şöyle dedi: Ebu Katade, Kepşe'nin yanındaydı. O da
ona abdest suyu hazırladı. Bu arada bir kedi geldi, o da abdest suyunun kabını
kedi su içsin diye eğerek kedinin su içmesini sağladı. Soma da kedinin içtiği
suyun artanıyla abdest aldı. Bu durum karşısında ona tuhaf baktığımı gürünce
şöyle dedi: Kardeşimin kızı, yoksa şaşırdın mı? Muhakkak ki Resülullah (s.a.v)
şöyle buyurdu: "Kedi necis değildir. Çünkü o, sizin etrafinzzda
dolaşanlardandır. " Tahric: Muvatta,
Taharet, 40, 41 no: 13; Ebu Davud, Taharet 1/60 no: 75; Tirmizi, 1/153-154 no:
92; Nesai, Taharet 1/55; ibn Mace, Taharet 1/131; Müstedrek, 1/160.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Azı dişleri olan tüm yırtıcı hayvanların yenmesi
yasaklanmıştır. Ehli eşeklerin yenmesi de yasaklanmıştır. Ama onların su
artıklarından su kullanabileceğimiz hususunda emredildik.
Şöyle denebilir: Bu
kıyası, köpeği ayrı tutarak nasıl yaptın?
Deriz ki: Kıyasımız
sadece köpeği değil, hem köpeği, hem de domuzu kapsamaktadır. Mantıklı olan,
eti yenmese de canlı olanın su artığının necis olmamasıdır. Necaseti ancak
ölümüyle olur. Eşek ve binicisinin birbirlerine temaslarını engelleyecek bir
şeyolmadan binici eşeğe binip indikten sonra elbisesi necis olmaz.
Hz. Peygamber (s.a.v) de
yolculuk yaparken eşeği üzerinde nafile namaz kılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.v)
döneminde yaşayan insanlar bu olayı birbirlerinden öğrenerek uyguladılar. O
zaman mantıklı olan, buna kıyas edilirken köpek ve domuzun necasetini bir
sebebe bağlamak değil de necasetlerini kuliuğun/taabbüdinin -yani bir nassa
dayanmanın- bir gereği olarak değerlendirmektir.
Şöyle denilebilir: Köpek
ile onun dışında kalan hayvanların arasında fark oluşturacak bir sebep var
mıdır?
Deriz ki: Evet var. Hz.
Peygamber (s.a.v), eğer köpek, bir menfaat için (avcılık, çobanlık vb.) veya
ihtiyaçtan dolayı (bekçilik vb.) bulundurulmuyorsa satın alınmasını veya evde
barındırılmasını yasak etmiştir. Buyurduki: "Kim bekçilik yapması veya
çobanlık yapması dışında, evinde bir köpek beslerse o kişinin amelinden her gün
iki kırat eksilir."
Başka bir hadiste de
şöyle buyurdu: "İçinde köpek bulunan eve melek girmez. "
Köpeklerin öldürülmesini
emrederken, yırtıcı hayvanlarla eşeklerin satın alınmasını haram saymamıştır.
Onları evlerde beslemenin yasak olduğunu söy lememiştir.
Satın alınmalarını haram
saymadığı gibi onları barındıran kişinin de haram işlediğini söylemedi ve o
hayvanların öldürülmesini de emretmedi. (Köpek ile diğer hayvanlar arasında
ayırım yaptı.)
6- CÜNÜBÜN VE
BAŞKALARININ ARTIK SULARININ HÜKMÜ
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize Süfyan, Zühri'den; o da Urve'den, Hz. Aişe (r.anha)
yoluyla şöyle nakletmiştir: "Hz. Peygamber (s.a.v) ile beraber ferakc<)
denilen aynı kaptan yıkanırdık." Tahric:
Buhari, Gusül, 2; Müslim, Aybaşı 1/255 no: 41/319; ibn Mace, 1/133 no: 376.
Bize Malik, Nafi'den İbn
Ömer'in şöyle dediğini nakletti: "Erkekler ve kadınlar (kadın ile kocası)
Hz. Peygamber (s.a.v) döneminde beraber abdest alırlaı'dı (aynı kaptan
yıkanırlardı)." Tahric: Buhari, Abdest
1/83
Bize Malik, Hişam bin
Urve'den, o da babası yoluyla Hz. Aişe (r.anha)'nın şöyle dediğini nakletti:
"Ben ve Hz. Peygamber (s.a.v) aynı kaptan yıkanırdık." Tahric: Buhari, Gusül 1 /106 no: 273; Müslim, Aybaşıl /256
no: 45/321; Nesai, Taharet 1/128 no: 232
Bize İbn Uyeyne, Amr bin
Dinar'dan; o, Ebu'ş-Şa'sa'dan; o da İbn Abbas'tan, Meymune yoluyla şöyle
nakletti: "Kendisi (Meymune) ile Hz. Peygamber (s.a.v) aynı kaptan
yıkanırlardı." Tahric: Müslim, 1/257
no: 47/322; Tirmizi, Taharet 1/91; Buhari, Gusül1 /1 02
Bize Süfyan bin Uyeyne,
Asım'dan; o da Muaze el-Adeviye'den Hz. Aişe (r.anha)'nın şöyle dediğini
nakletti: "Hz. Peygamber (s.a.v) ile ben aynı kaptan yıkanırdık. Hz.
Peygamber (s.a.v) ile yıkanırken sanki kaptaki suyun biteceğini zaımederek Hz.
Peygamber (s.a.v)'e şöyle derdim: 'Sudan bana da bırak, bana da bırak. "' Tahric: Müslim, 1/257 no: 46/321
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Salim bin Ebu'n-Nadr, Kasım yoluyla Hz. Aişe (r.anha)'nın
şöyle dediğini nakletti: "Hz. Peygamber (s.a.v) ile ben, cünüplükten
çıkmak için aynı kaptan yıkanırdık." Tahric:
Buhari, Gusül1 /1 04; Müslim, 1/256 no: 45/321; Marife, 1/277
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Biz bu delilleri kabul ediyoruz. Cünüp veya adetli kadının
su artığı ile yıkanmanın mahzuru yoktur. çünkü Hz. Peygamber (s.a.v) cünüpken
Hz. Aişe (r.anha) validemizle bir kaptan yıkandı. Bu da her biri diğerinin su
artığı ile yıkanmış demektir. Adetli kadının da adeti elinde değildir. Ayrıca
mümin necis de değildir. Müminin, bazı durumlarda suya teması ibadet maksadı
taşımaktadır/zaruridir, ibadete matuftur.
7- HIRiSTİYAN'IN SU
ARTlĞI iLE ABDEST ALMANIN HÜKMÜ
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize Süfyan bin Uyeyne, Zeyd bin Eslem'den, o da babası
yoluyla şöyle nakletti: Ömer bin Hattab (r.a), Hıristiyan bir kadına ait su
küpünden abdest almıştır. Tahric: Marife, 1/148,
149; Sünen el-Kübra, 1/32
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Müşrikin su artığı ile abdest almakta sakınca yoktur.
Müşrikin gusül suyu aı1ığıyla -eğer necaset yoksa- abdest almanın sakıncası
yoktur; çünkü suya necaset karıştığı bilinene kadar su nerede ve kimin yanında
olursa olsun temizdir.
8- KAPLAR - HANGİ SU
KAB'I iLE ABDEST ALINIR VEYA ALINMAZ
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize Malik, İbn Şihab'tan, o da Ubeydullah bin Abdullah'tan,
İbnAbbas'ın şöyle dediğini nakletti: Hz. Peygamber (s.a.v), zevcesi Meymune'nin
hizmetçisine daha önce verdiği keçiyi ölü gördüğünde "Niçin derisinden
yararlanmadmız?" buyurdu. "Ya Resulallah, o ölüdür." dediler.
Buyurdu ki: "Muhakkak ki, sadece onu yemek haramdır. " Tahric: Buhari, Zekat 1/463 no: 1392; Müslim, hayz 1/276,
277 no:1 01 /363; Nesai, 7/152; Marife, 1/143
Bİze İbn Uyeyne,
ez-Zühri'den, o da Ubeydullah'tan, İbn Abbas yoluyla Hz. Peygamber (s.a.v)'den,
bir önceki hadisin benzerini rivayet etmiştir. Tahric:
Müslim, 1/276 no: 1277- 1278, EI-Muharrir, 1/91; Darekutni, 1/48 no: 24
Bize İbn Uyeyne, Zeyd
bin Eslem'den, o da İbn Vale'den, İbnAbbas'ın Hz. Peygamber ( s.a. v)' i şöy le
buyururken duyduğunu nakletti: "Tabaklama yoluyla her deri temiz olur.
" Tahric: Müslim, 1/276
no: 1277- 1278, EI-Muharrir, 1/91; Darekutni, 1/48 no: 24
Bize Malik, Zeyd bin
Eslem'den, o da İbn Vale'den, İbn Abbas'ın Hz. Peygamber (s.a.v)'in şöyle
buyurduğunu bildirdiğini nakletti: "Her deri tabaklanınca temiz olur.
" Tahric: Müslim, 1/276
no: 1277- 1278, EI-Muharrir, 1/91; Darekutni, 1/48 no: 24
Bize Malik, Yezid bin
Abdullah bin Kusayt'tan; o, Muhammed bin Abdurrahman bin Sevban'dan, o da
babası yoluyla Hz. Aişe (r.an11a)'dan; Hz. Peygamber (s.a.v)' in, "Ölü
hayvanların derileri tabaklanarak onlardan faydalanılmasını " emrettiğini
rivayet etti. Tahric: Ebu Davud,
Giyim 4/368 no: 4124; Nesai, 7/176; ibn Mace, 2/1194 no: 3612
İmam Şafii
(Allahrahmetetsin) şöylededi: Tabaklanmış ölühayvanların derilerinden yapılan
tüm kaplarla abdest alınır. Buna kıyas edilerek etİ yenmeyen yırtıcı
hayvanların derileri de tabaklanma ile temizlenir. Sadece köpek ve domuzun
derileri tabaklansalar da temizlenmezler. Onlardaki necaset, asli necaset
olduğu için tabaklamak onları temİzlemez.
Tabaklama yöntemiyle
ancak necaset-İ asli (fi ayni) olmayanlar temizlenirler.
Tabaklama, Arapların
kullandıkları tabaklama yöntemi olan karaza (sel em ağacının yaprağı)
yöntemiyle, şabba (tadı acı, kokusu güzel bir bitki) yöntemiyle veya bu
yöntemin yerini tutacak başka yöntemlerle olmalıdır. Deri iyice kurutulur ve
kokulanır; artık o su dolduğunda veya değdiğinde bozulmaz.
Ölü hayvanın derisi,
mutlaka saydığım tabaklama yöntemleriyle temizlenmelidir. Kıllar üzerinden
çekilerek koparılırsa kıllar necis olurlar. Kıllar derinin üzerindeyken eğer
tabaklama olursa, kılları suya temas etmeleri halinde temas ettikleri suyu
necis ederler.
Eğer su derinin iç
yüzeyindeyse, kıllar da dış yüzeyde ise suya kılların teması olmadığı sürece su
temiz kalır. Temiz ve etinin yenmesi helalolan -usulüne uygun kesilen-
hayvanların derisine tabaklama olmasına gerek olmadan da doldurulan sudan
içilir ve abdest alınır. çünkü temiz olma hükmü onu kapsamıştır.
Temiz hükmünde olan
postu giyerek veya üzerinde durarak namaz kılınır.
Eti yenmeyen yırtıcı
olan veya yırtıcı olmayan hayvanların temiz veya ölü olmasının arasında fark
yoktur. çünkü onların temiz olmaları, onları helal etmez. Bu kapsamda olan
hayvanların derilerinin hepsi tabaklanma yöntemiyle temizlenirler. çünkü onların
derileri, ölü hayvanın derisi hükmündedir. Ancak köpek ve domuzun derileri
hiçbir yöntemle temiz olmazlar.
Dedi ki: Ölü hayvanın
kemiğiyle su da içilmez, abdest de alınmaz.
Eti yenmeyen hayvan
temiz olsa da kemiği ile su içilmez, abdest alınmaz. Bu hayvanlara örnek olarak
fil, aslan veya benzerlerini verebiliriz. çünkü kemik, yıkanma veya tabaklanma
yöntemiyle temiz olmaz.
Abdullah bin Dinar, İbn
Ömer'in şöyle dediğini nakletti: "Filin kemiğinden elde edilmiş bir yağdan
sürünmeyi kerih görürüm. çünkü o kemik bir ölüye aittir." Tahric: Marife, Kaplar 1/147; Sünen el-Kübra, 1/24
İmam Şafil (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Kim içinde su bulunan bu türden kemiklerle abdest alırsa
abdestini iade etsin. Ayrıca içindeki su, nereye değdiyse o yeri temiz bir
suyla yıkasın.
9- DERİ OLMAYAN KAPLAR
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Taştan, demirden, bakırdan veya onların dışında kalan
herhangi bir şeyle yapılmış kaplardan abdest alınmasını mekruh görmem. Ama su
kabı altın veya gümüşten yapılmışsa onunla abdest alınmasını mekruh görürüm.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize Malik, Nafi'den; o, Zeyd bin Abdullah bin Ömer'den; o
da Abdullah bin Abdurrahman bin Ebu Bekir'den, Hz. Peygamber (s.a.v)'in eşi
Ummu Seleme yoluyla Hz. Peygamber (s.a.v)'in şöyle buyurduğunu nakletti:
"Kim gümüş kap ile su içerse muhakkak ki 0, karnına cehennem ateşini
indirmiştir. " Tahric: Buhari, Gümüş
kapla içme 44/21 no: 5634; Müslim, Giyim ve süsleme 3/1634
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Eğer bir kişi gümüş kap ile abdest alır veya su içerse, o
kişinin bu amelini mekruh görürüm. Ama abdestini iade etmesini emretmem.
İçinden içilen suyun veya onda yenen yemeğin haram olduklarını iddia etmem.
Ancak içinde su içilmesi veya yemek yenmesi fiil-i masiyettir.
Şöyle denilebilir:
Nasıloluyor da ondan su içilmesi yasaklanıyor, ama içindeki su haram olmuyor?
Allah'ın izniyle bu
soruyu sorana şöyle deriz ki: Hz. Peygamber (s.a.v) onda bu fiilin yapılmasını
(su içilmesini) yasakladı, kişide malolarak bulunmasını yasaklamadı. Zekatını
vermek farz kılındı. Müslümanlar onu mal edindiler. Eğer o necis olsaydı kimse
onu mal edinmez ve kimse onu alıp satmazdı.
10- ŞÜPHELİ SUYUN
HÜKMÜ
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Kişi yolculuk yaparken yanında taşıdığı suya necaset
bulaştığına kanaat getirirse bu su necis hükmünde olur. Ama kanaatinin çoğu ne
cas et bulaşmadığı noktasında yoğunlaşırsa su temiz hükmündedir. Bu sudan
abdest alabilir ve içebilir. Eğer suya necaset bulaştığı zannı galip gelir ve
kanaati bu yönde yoğunlaşırsa suyu dökmesi lazım gelir. Necaset bulaştığına
kanaat getirdiği suyu döküp yerine başka bir su doldurup doldurmadığı şüphesine
düşerse o suyu döküp yerine başka su doldurduğu kanaatine varıncaya kadar su necis
hükmündedir. Eğer suya; "bu su necistir" derse, o su, o kişi için
necis hükmünü aldığı için artık onunla abdest alamaz. Başka su da bulamazsa
ibadet için teyemmüm etmesi gerekir.
Zamret hasıl olursa, o
suyu içmesinde beis yoktur. Çünkü susuz kalması can tehlikesi doğuracağından
zamret hali oluşmuş olur. Aynı zaruret hali abdest için geçerli değildir. Allah
(c.c) suyu bulamayanlar için toprağı temizlik aracı kılmıştır. Bu kişinin suyu
da necis olduğu için yok hükmündedir.
Kişi yolculuğa
çıktığında eğer yanında iki su bulunuyorsa ve bu suların birisine necaset
bulaştığına kanaat getirirse, necis olduğuna kanaat getirdiği suyu saklar,
diğer suyla da abdest alır. Bu işlemi eğer ileride susuzluk çekeceğine kanaat
getirirse yapar. Çünkü zaruretten, içebileceği necis suyu saklamalı ve geriye
kalan suyla abdest almalıdır.
Şöyle denebilir: Suyun
birisine necaset bulaştığı kanaati netleşmiştir.
O zaman nasıloluyor da
temizliği kesin olmayan suyla abdest alınıyor?
Deriz ki: Eğer necaset
birinde netleştiyse o zaman temizlik diğerinde netleşir demektir. Temiz olma
hükmünü, zıddı olan necaset suda kesinleşmeden bozmayız. Birinde necaset
olduğuna kanaat getirdiğinde geriye kalan su temiz olma esası üzerinde
kalmıştır. ÇÜnkÜ onun necis olduğuna kanaat getirmediği için aslı temiz olan su
aslı Üzerinde kalmıştır.
Şöyle denebilir: Sen,
necasetle ilgili kesin bilgi olmadan suyu necis saydın.
Deriz ki: Hayır, ben
yanında bulunan iki sudan birisine necaset bulaştığı kesin olan bilgi ile necis
saydım. Kanaati netleşip necasetin hangi suda olduğuna hüküm verince o su necis
olmuştur. Dikkat edilirse "Suyun sahibi 'suyun birisine necaset
bulaşmıştır' kanaatinden sonra necis olur" hükmünü söyledik. Hangisinde
necaset olduğuna büyük oranda karar verirse o necistir. Daha sonra abdest
aldığı suyun necis ve terk ettiği suyun temiz olduğu kesinleştirirse, necis
olan suyla yıkadığı elbise veya kendisi yıkandıysa bunları tekrar yapar. İbadet
için yaptığı temizlik ve kıldığı namazı da iade eder. Tekrardan daha önce necis
olduğuna kanaat getirdiği, ama sonra tersi çıkan ve artık temiz olduğu
hususunda şüphesi kalmayan suy la abdest alır.
Eğer iki suyun ikisinde
de şüpheye düşer ve hangisinde necaset olduğu konusunda galip gelecek bir
kanaata sahip değilse, o zaman ona şöyle deriz: Onların dışında bir su bulma
imkanın yoksa ikisinden birinde kanaatini kuvvetlendir ve kanaatinin meylettiği
suyla abdest aL. Bu durumda teyemmüm yapmak caiz değildir. Bu duruma düşen
kişinin gözleri görmüyor ve nasıl kanaat getireceğini bilmiyorsa, yanında gözleri
gören kişinin söy leyeceğine inanarak onun kanaatine göre hareket eder. Eğer
yanında onu doğrulayacak kimse yoksa veya yanında gözleri gören birisi olmasına
rağmen hangi su kabına necaset bulaştığına karar veremiyorsa, ona rağmen
kanaatini oıiaya koyarak birini seçer. Kanaat getirebilecek ipucu bulamamışsa
ve onun yanında onu doğrulayacak kimse yoksa elinden gelen gayreti sarf ederek
birinde karar kılar. Teyemmüm yapmaz ve karar kıldığı su kabından abdestini
alır. Çünkü yanında iki su kabı vardır. Birisi temiz olduğu için suyla abdest
alabilir. Çünkü teyemmüm, suyla bulaşan necaseti temizlemez. Suyun olduğu yerde
de teyemmüm olmaz.
Kişi abdest aldığı suya
necaset bulaştığını zannederse, bu zannını kanaate dönüştürmedikçe tekrar
abdest alması gerekmez. Ama tercihen abdesti iade ederse güzelolur. Eğer abdest
aldıktan sonra, abdest aldığı suya necaset bulaştığına kesin bir kanaat
getirirse suyun değdiği yerleri tekrar yıkar. Yeniden abdest alır ve necis
suyla aldığı abdestle kıldığı tüm namazları iade eder. Eğer kişi abdestliyken
necis suya veya ıslak bir necasete temas etmişse, sonra da o haliy le namaz
kılmış sa necasetin değdiği yerleri yıkar ve necasete temasından sonra kıldığı
tüm namazları iade eder. Eğer yolculukta necasete temas eder ve su bulamazsa
teyemmüm ederek namazlarını kılar. Sonra da teyemmümle kıldığı tüm namazları
iade eder. çünkü teyemmüm, vücuda temas eden necaseti temizlemez.
Dedi ki: Bir adam yerde,
kuyuda, taş oyuğunda veya başka bir yerde az bir su bulduğunda, suyun rengi
şiddetli bir şekilde değişmiş olsa, fakat o bu değişikliğin sebebinin hayvan
idrarı veya başka bir sebep olup olmadığı konusunda bilgisi yoksa o suyla
abdest alır. çünkü suya necaset karışmadan da rengi değişebilir. Eğer necaset
dışı sebepten dolayı renginin değiştiğine kanaat getirirse su temiz
hükmündedir.
Dedi ki: Kişi beş
kırbadan daha fazla bir su bulursa, ama suyun içine bir tekenin idrar yaptığına
kanaat getirirse; suyun tadına, kokusuna veya rengine bakar, eğer onlarda
değişiklik varsa su necistir. Sudaki değişikliğin idrar dışı etkenlerden
olduğunu zannetse, -çünkü suyun bu özelliklerini idrar bozduğu gibi başka
etkenler de bozabilir,- onunla abdest alabilir, ama suya necasetin karıştığına
kanaat getirdiğinde ise abdest alamaz .
Sonraki için tıkla:
ABDESTİ
GEREKTİREN VE GEREKTİRMEYEN HALLER